Agah Uğur: “Neden ve Nerede Dijitalleşmemiz Gerektiğini Çok İyi Anlamalıyız.”
Agah Bey, sizi bir yıldır Yeşim Grup Yönetim Kurulu’ndan tanıyoruz ancak iş dünyasında yaptığınız değerli çalışmalarla da geçmişten beri takip ettiğimiz ve örnek aldığımız bir isimsiniz. Bizler hem sizi daha iyi tanımak hem de iş dünyasındaki başarılarınızdan ilham almak istiyoruz. Öncelikle, kendinizden biraz bahsedebilir misiniz?
İstanbul doğumluyum ve üniversite eğitimimi İngiltere’de endüstri mühendisliği üzerine tamamladım. Türkiye'ye döndükten sonra Emlak Bankası'nda Mali İşler Grup Müdürü olarak görev aldım ve ardından Borusan'da CFO ve CEO olarak çalıştım. Borusan'daki kariyerim boyunca şirketin cirosunu, 540 milyon dolardan 4.8 milyar dolara çıkardık. 2018'de emekli olduktan sonra Yeşim Grup, Doğan Holding, Pegasus, Anadolu Efes, Coca-Cola Türkiye, Gözde Girişim ve Abdi İbrahim gibi şirketlerin yönetim kurullarında yer aldım ve teknoloji yatırımcılığına adım atarak 31 start-up'a yatırım yaptım. Şu anda TÜSİAD Başkanlar Konseyi üyesi ve Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyesiyim.
Yeşim Grup'ta son bir yıldır Yönetim Kurulu’nda yer alıyorsunuz. Bu süreçte neler yaptığınızdan bahseder misiniz?
Yönetim kurullarının üç temel sorumluluğu vardır: yönetime yön çizmek, yönetimi desteklemek ve kontrol etmek. Yeşim Grup Yönetim Kurulu’nda bu fonksiyonları modern ve etkin yönetişim kuralları çerçevesinde yerine getirmek için çalışıyorum. Stratejik odaklanma, büyüme bazlı yaklaşım, finansal disiplin ve organizasyonel yapılanma konularında aktifim. Meslekten gelmediğim için farklı bir bakış açısıyla yönetim kurulu başkanı ve üyelerine destek oluyorum. İngilizcede "sounding board" olarak adlandırılan, başka bir gözle değerlendirme ve fikir alışverişi yapma rolünü üstleniyorum diyebiliriz aslında.
Genel anlamda, pek çok farklı ortamda ve her ay yaptığımız toplantılarda bir yıldır bizimle birliktesiniz. Bu süre zarfında bizi farklı yönlerimizle görme fırsatınız oldu. Sizce Yeşim Grup’un güçlü yönleri neler?
Yeşim’in birçok güçlü yönü var. Köklü geçmişi ve değerlerini öne çıkaran kurumsal kültürü, firmayı her ilişkide avantajlı bir konuma getiriyor. Kararlı, hızlı ve cesur kararlar alabilen bir liderlik ekibine sahipler. Patronaj ile üst yönetim arasındaki sinerji ise çok net hissediliyor. İşini çok iyi bilen insanlar var ve bu uzmanlık sektörde referans alınabilecek düzeyde. Ayrıca, daha iyi olmayı ve öğrenmeyi arzulayan bir kurum kültürü mevcut. Büyük müşterilerle uzun vadeli ilişkiler kurmayı başarmışlar ve sürekli verimlilik ile stratejik düşünme zorunluluğu olan bir yapıları var. Bu özellikler, Yeşim'in güçlü yönlerinden sadece birkaçı.
Bizim için çok önemli olan bir konu, merhum kurucumuz Şükrü Şankaya'dan aldığımız ve yıllar boyu dile getirdiğimiz "Önce İnsan" ilkesi. Sizin için "Önce İnsan" ne ifade ediyor ve sizde nasıl bir anlam buluyor?
"Önce İnsan" felsefesi, kurucunuzun ne kadar önemli bir girişimci olduğunu ve bu ilkenin ne denli kıymetli bir miras olduğunu gösteriyor. Kurumları büyüten temel unsurlar para, insan ve iş yapış şeklidir. Ancak, insan olmadan para da iş yapış şekli de mümkün değildir. Firma açısından bakıldığında, insan en önemli unsurdur. Kişisel açıdan ise her bireyin temel sorumluluğu mutlu olmaktır. Uzun vadeli mutluluk iki temel sütunda bulunur: sevgi ve takdir. Sevmek ve sevilmek, başarılı olmak ve takdir edilmek, bireyin kendini değerli hissetmesi için çok önemlidir. Günün 10 saatini iş yerinde geçiren birinin, orada değerli hissetmesi genel mutluluğu açısından kritiktir. Bu yüzden, firmaların çalışanlarına yaklaşımı onların mutluluğunu belirler.
Herkes "Önce İnsan" der ama bu genellikle sadece bir laftır. İnsanlar güvenilmek, görev ve sorumluluk üstlenmek isterler. Başarılı olmak için destek sistemlerine ihtiyaç duyarlar ve bu başarı, maddi ve manevi takdir görmekle taçlanır. Sevgi ve saygı bazlı bir kurumsal iklimde çalışmak, insanların mutlu olmasını sağlar ve bu da şirket performansını başka bir seviyeye çıkarır. "Önce İnsan" demenin farkı, merhum kurucunuzdan başlayarak bugüne gelmiş bir kurumsal kültürün parçası olarak ortaya çıkar ve benim için bu çok mühimdir.
Kurum kültürü ve değerler, bir şirketi nesilden nesile yaşatan en önemli unsurlar. Biz de, "Biz Bize Söyleşiler" gibi etkinliklerimizde bu değerleri ve kültürü tüm çalışanlarımızla paylaşmayı hedefliyoruz. Bu konuda sizin düşünceleriniz nelerdir?
Köklü şirketlerin kendine özgü bir iş yapış şekli vardır ve bu şekil, bireylerin davranış kodlarıyla oluşur. Zor kararları nasıl aldığınız, günlük ilişkilerdeki yaklaşımınız ve otorite anlayışınız gibi unsurlar bu kodları belirler. Her kurumun iklimini değerler şekillendirir ve bu değerler, aslında davranış kodlarımızın rehberleri olmalıdır. Yeşim’in değerlerine baktığımda, az ve öz olduklarını görüyorum ve bu yüzden sizleri tebrik ediyorum. Geçmişten bugüne çok güzel tanımlanmışlar. Performans odaklılık, sürdürülebilirlik, müşteri ile beraber yürümek, "Önce İnsan" diyebilmek gibi belirgin değerleriniz var.
Bu değerleri yaşamak, anlamak ve yaşatmak en önemli sorumluluğumuz. En tepeden en aşağıya kadar değerlerinizi anlamak, anlamıyorsak sormak, sonra bunları içselleştirip refleks haline getirmek ve diğer ekiplere ve gençlere örnek olacak şekilde yaşatmak asli sorumluluğumuzdur. Bu sadece Şenol Bey ve Selim Bey ile mümkün olamaz. Onlar, bu şirketin değerlerinin bir sonraki nesile geçmesinden sorumludur ama bu değerleri yaşatanlar biz olmalıyız. En önemli nokta, örnek olabilmektir. Gerekirse bunu abartarak hissettirmek gerekiyor. Bu davranış kodunun bu ortamda olması gerekiyor. Bunu tam gösteremeyenlere de nazikçe geri bildirimde bulunmak gerekiyor. Çünkü muhtemelen farkında olmadan o davranış kodunu değerlere uygun yapmıyorlar. Yani, yaşatmak için örnek olmak ve uygun olmayan davranışları dikkatle ele alıp uyarmak gerekiyor.
Bu değerleri yaşamak, anlamak ve yaşatmak en önemli sorumluluğumuz. En tepeden en aşağıya kadar değerlerinizi anlamak, anlamıyorsak sormak, sonra bunları içselleştirip refleks haline getirmek ve diğer ekiplere ve gençlere örnek olacak şekilde yaşatmak asli sorumluluğumuzdur. Bu sadece Şenol Bey ve Selim Bey ile mümkün olamaz. Onlar, bu şirketin değerlerinin bir sonraki nesile geçmesinden sorumludur ama bu değerleri yaşatanlar biz olmalıyız. En önemli nokta, örnek olabilmektir. Gerekirse bunu abartarak hissettirmek gerekiyor. Bu davranış kodunun bu ortamda olması gerekiyor. Bunu tam gösteremeyenlere de nazikçe geri bildirimde bulunmak gerekiyor. Çünkü muhtemelen farkında olmadan o davranış kodunu değerlere uygun yapmıyorlar. Yani, yaşatmak için örnek olmak ve uygun olmayan davranışları dikkatle ele alıp uyarmak gerekiyor.
Dijitalleşme ve teknoloji, şirketler ve kurumlar için büyük önem taşıyor. Sizce bu konuda Yeşim’i nerede görüyorsunuz? Fırsatları kaçırmamak için ne yapmalıyız?
Dijitalleşme yolculuğunda hiçbir şirket "ben iyiyim" diyemez. Bunu söyleyen bir şirket, birkaç yıl sonra zor durumda kalabilir. Dijitalleşmenin tanımına şimdi yapay zeka da dahil oldu. Verileri dijital ortamlarda etkin ve yönlendirici bir şekilde kullanmak, etkilerini tam olarak hissetmediğimiz ama geri kalmaktan korkmamız gereken bir durum. Dijitalleşme, dramatik bir şekilde verimlilik yaratmak için çok önemli. Müşteri yaklaşımımızı, memnuniyetini, yeni ürünlerin sunumunu ve iş modellerini değiştirmek; ciromuzu artırmak istiyorsak dijitalleşmekten başka çaremiz yok. Bu nedenle 3-5 yıl sonra farklı olmak istiyorsak bu kendi tercihimizin ötesinde bir zorunluluk ve trend olabilir.
Bazı sektörler, özellikle bankacılık, çok erken dijitalleşti. Diğerleri ise geriden geliyor ancak herkes bir noktaya gelecek. Dijitalleşmeyi kullanmak zorundayız. Dijitalleşme, inovasyon ve girişimcilik gibi kelimeler çok fazla kullanıldığı için jenerik hale geldi. Neden ve nerede dijitalleşmemiz gerektiğini çok iyi anlamalıyız. Toplantılarımızda müşteriye dokunan; ciroyu ve müşteri deneyimini artıracak konulara odaklanmamız gerekiyor. Verimliliğimizi ciddi oranda artırabilecek ve maliyet avantajları sağlayabilecek konulara odaklanmalıyız ve bu iki ana odağı sulandırmamalıyız.
Başkalarının başarı hikayeleri, bizi de yeni ve büyük projelere yönlendirecek. Daha büyük ve iddialı projelere geçebilmek için alçakta olanları göz önünde bulundurup bunları motivasyon kaynağı olarak kullanabiliriz. Ancak en azından yolun başında olduğumuzu kabul etmeliyiz. İyi olsak bile, daha yolun başındayız ve bu alanda yeni bir başlangıç yaptığımızı düşünüyorum.
Biz, Yeşim Grup olarak toplumsal cinsiyet eşitliği konusuna kuruluşumuzdan bu yana büyük önem veriyoruz. Sizin de bu konudaki duyarlılığınızı hem bulunduğunuz firmalardan hem de STK’lardan biliyoruz. Sizce toplumsal cinsiyet eşitliği neden bu kadar önemli ve kadınların iş hayatındaki rolünün ekonomiye katkısı nedir?
Bu konuda oldukça netim. Dünyanın geleceği daha iyi olacaksa kadınların yönetimde daha fazla yer alması gerekiyor. Birçok akademik çalışma gösteriyor ki kadınların yönetimde olduğu firmalar genelde daha başarılı oluyor. Kadınlar dengeli kararlar alabiliyor ve hayata farklı bir bakış açısı getiriyorlar. Eşitlik sağlandığında, toplumsal cinsiyetin getirdiği bu dengeleyici özellikler büyük bir artı sağlıyor. Kadınlar genellikle daha objektif ve doğruyu bulma konusunda daha istekli. Toplumun yarısı kadınken bu potansiyeli kullanmamak büyük bir kayıp. Dünya bu gerçeği son 100 yılda keşfetti ama hala bu konuda engeller var. Din gibi bazı faktörler bu ilerlemeyi zorlaştırıyor ama bu engelleri aşmak ve kadınların iş hayatında daha fazla yer almasını sağlamak zorundayız. Gelecekte, bugünkü durumu hatırlayıp ne kadar az kadının kritik görevlerde olduğunu şaşkınlıkla göreceğiz.
Bu ilham verici sohbet için teşekkür ederiz.