Asistanlık ve Zirve

Asistanlık ve Zirve

Dağcılık denildiğinde aklınıza ne geliyor?

Benim aklıma, içsel yolculuğum geliyor.. Kendimi her gün yeniden keşfetmem geliyor...
Tutkum derdim ama tutku değil, beni özüme en çok yaklaştıran, çeken şey... 
Türkiye Dağcılık Federasyonu eğitimlerini almadan önce bu sorunun cevabına: Dağlarda ya da dağ eteklerinde yürümek, belki bilinçli belki bilinçsiz yol almak, spor amaçlı tırmanmak, derdim. Eğitimleri aldıktan sonra bu sporun bilinçli yapıldığı takdirde ne kadar ufuk açan bir spor olduğunu gördüm. 

Dağcılık bir zehir...
Ama faydalı, öğretici bir zehir...
Tiyatro tozunu yutmak gibi...
Nasıl ki o tozu içimize bir kez çektiğimizde sahnelere veda edemiyorsak (Bu arada Tiyatro tozunu yutmuşluğum da var :)), dağ eteklerinde adımlarımız sonsuzlaşırken, uçsuz bucaksız zirve hedefi ile ilerlediğimizde de bu zehirden vazgeçemiyorsunuz.

Bizlerin aslında sessiz öğretmenleridir... Farkında olmadan gelişiriz, öğreniriz. Bu işi profesyonel olarak yapmaya başladığımda aslında dağcılığın sadece bir sportif faaliyet olmadığı, benim hayat mottom ve profesyonel iş kariyerim ile de bir bağ olduğunu gördüm.

Her irtifa aldığımızda hayata farklı bir bakış açısı ile bakmamızı, çok daha fazla kendimiz olmamızı, sabırla hedeflerimize ilerlememizi sağlar. Sabır, aslında hepimizin gerek günlük hayatımızda gerek iş hayatımızda kullandığımız ya da kullanmak zorunda olduğumuz bir şey değil mi? İşte tam da bu noktada dağcılık bize sabırlı olmamızı, amacımıza odaklanarak sakince, panik yapmadan, telaşa kapılmadan ilerlememizi sağlar.  Ekip olmayı öğreniriz bir anlamda, paylaşmayı öğreniriz. Evlilikte iyi günde kötü günde derler ya... Dağcılık kurallarında da bu “evlilik” konusu geçer. İyi günde kötü günde dağcılar birbirinin hayatını kollar, tıpkı iş hayatında ekip arkadaşlarımız ile uyumlu olmamız gerektiğini hatırlatır gibi... Bizleri takım çalışmasına hazırlayan ve bunu en iyi öğreten bir spor.

Dağcılık ve dağlar artık sadece bir spor ya da bir hobiden daha çok, her geçen gün yaşamıma anlam katan bir araç benim için. 

Mesleğimde edindiğim ve gelişim alanı gösterdiğim mücadele, azim ve deneyimi kendime doğru yaptığım bir keşif yolculuğu olarak görüyorum. Dağcılıkta yükselmek için hamle yapmak gerekiyor, tıpkı bizlerin iş hayatımızda amacımıza ulaşmamız için hamle yapmamız gibi. Doğru hamle... 

Yanlış hamle nasıl ki dağcılıkta bizi uçurumdan aşağı düşürür, iş hayatında da yanlış hamle istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Bu durum, planlamanın önemini gösterir. Ben her zaman planlı bir insanım ama dağcılık bu anlamdaki yetkinliklerimi iki kat daha geliştirdi. Zihnimde 10 adım sonrasını hesaplamaya başladım. Bu hususta dağcılıkta yaşadığımız gibi sakin acele etmeden hamlelerimizi yapmamız gerekiyor.

Sadece fiziksel bir mücadele değil bu.

Her hareketimizin bir anlamı bir hikayesi var...
Bedeninle değil, zihninle yükseliyorsun bir anlamda. 
Koordinasyonu öğretiyor insana.

Doğanın içinde onun kurallarına uyum sağlayarak ilerliyoruz yine iş yerinde iş yerinin kurallarına uyup takım arkadaşlarımızla aynı atmosferi solumak, sindirmek gibi. Onlara duyacağımız güven gibi...

Dağcılık bunu öğretti bana... İlk kaya tırmanış eğitiminde antrenör önce kayaya dokunmamızı ve onu anlamamızı istemişti. Bana önce saçma geldi. Amaç farklı olunca hissettiğiniz her şey daha farklı oluyor, daha değerli oluyor. 

Kayaya dokunduk, her bir zerresini okuduk saatlerce. Sonra ipe girdik ve tırmanmamızı istedi. Emniyetimizi alan takım arkadaşım ile göz göze geldim. Güvenmiyordum... Ya tutmaz ise? Ya kayadaki hamlelerimi kaçırır ve kayıp düşersem? Tırmanmaya başladım ancak ortaya gelince bağırarak inmek istediğimi söyledim. Çünkü güvenmiyordum o zamanlar... İşte tam da bu noktada dağcılık bana şunu öğretti: Güvenmediğin yere ait olamazsın, barınamazsın. Dağcılık, beraber yola çıktığın insana güvenmeyi, ona sırtını yaslamayı, onunla uyum içinde olmanız gerektiğini gösterir.

Çalıştığım kurum ile dağcılığın ortak yanı, her ikisinin de bir felsefesinin olması ve bu felsefenin bir misyon ile ilerlemesi ve beraberinde başarıyı getirmesi.

Nasıl ki Yeşim Grup olarak felsefemiz rahmetli Şükrü Bey’in bizlere aşıladığı "Önce İnsan" ise; dağcılık için de önce emniyet, yani güven... Yani günün sonunda konu yine “Önce İnsan”a geliyor.

Serpil SOYKAN
Yeşim Grup Co CEO Asistanı