Sürdürülebilirliğin Kalbi "Önce İnsan"

Sürdürülebilirliğin Kalbi "Önce İnsan"

Tekstil sektöründeki yolculuğum neredeyse yirmi yılı buldu. Üretim hattından yönetime, tedarik zincirinden denetim süreçlerine kadar birçok farklı alanda çalışma fırsatım oldu. Bugün, sürdürülebilirlik lideri olarak edindiğim tüm bu birikimi daha bütüncül ve anlamlı bir çerçevede birleştirme şansı bulduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Bu yolculuğun merkezinde ise hep aynı düşünce var: Her şeyden “Önce İnsan”.

Sürdürülebilirlik denince çoğunlukla karbon ayak izi, geri dönüşüm oranları, enerji verimliliği gibi teknik başlıklar akla geliyor. Bu göstergeler elbette çok kıymetli, ama ben sürdürülebilirliği sadece sayılarla tanımlamayı yeterli bulmuyorum. Çünkü içinde insan olmayan hiçbir yapı uzun vadeli olamaz. Kendini güvende hissetmeyen, değer görmeyen, fikirlerini ifade edemeyen bir çalışan için en iyi sistem bile sürdürülebilir değildir.

Bu konulara yaklaşımım biraz da babalığımdan geliyor. İki küçük çocuğum var ve her gün onlarla birlikte büyüyorum. Onların düşüncelerine, duygularına, birey olarak varlıklarına saygı duymayı öğreniyorum. Bu yaklaşımın iş hayatına da yansıması gerektiğine inanıyorum. Çünkü iş yerinde de herkesin görülmeye, duyulmaya, değerli hissetmeye ihtiyacı var. Bu, sadece iyi bir yönetişim meselesi değil; aynı zamanda sağlıklı ve üretken bir çalışma ortamının temeli.

Takım çalışması bana göre sadece iş bölümü değil. Birbirine güvenen, birbirinin fikrine açık, ortak hedef için birlikte hareket eden bir ekip yapısı gerçekten çok kıymetli. Birlikte üretmenin gücüne inanan biri olarak, “birliktelik” kavramını sadece bir değer olarak değil, iş yapış biçiminin kendisi olarak görüyorum. Başarıyı kalıcı kılan şeyin, bu ortak yürüyüş olduğunu defalarca deneyimledim. Şeffaflık da bu yürüyüşün vazgeçilmez bir parçası. İnsanların kendilerini ait hissettiği bir ortamda, hem bireysel gelişim hem de kurumsal ilerleme çok daha sağlam bir zeminde gerçekleşiyor.

Yönetici olmak benim için sadece hedef belirlemek ya da yön göstermek değil. Aynı zamanda dinlemek, yanında olmak, gerektiğinde bir adım geride durup başkasının parlamasına alan açmak. Çünkü sürdürülebilirlik bazen büyük projelerle değil, küçük ama samimi davranışlarla başlar.

Benim sürdürülebilirlik anlayışım, kurum kültürünün kalbine aynı Yeşim Grup gibi insanı yerleştirmekle ilgili. Çünkü daha iyi bir gelecekten söz ediyorsak; çocuklarımız, ekip arkadaşlarımız ve içinde yaşadığımız toplum için daha yaşanabilir bir dünya kurmak istiyorsak, bu ancak insanı odağa alarak mümkün olabilir.

İnanıyorum ki, insan varsa güven olur. Güven varsa bağlılık, bağlılık varsa dönüşüm olur. Ve dönüşüm varsa, o kurum gerçekten sürdürülebilirdir.

Mutlu TOKSÖZ
Yeşim Grup Sürdürülebilirlik Direktörü