İletişim Bir Kahve Molasında Başlar...

İletişim Bir Kahve Molasında Başlar...

Bazen büyük fikirler bir sunumun ortasında değil, kahve molasında doğar.

Geçtiğimiz yılın son aylarında şirkette bir öğle arasıydı. Yağmurlu bir gün… Çalışma arkadaşlarımızdan biri "Sizce neden bu kadar kopuk hissediyoruz?" diye sordu. Soru çok yalındı ama etkisi büyüktü. O günden sonra kendime şu soruyu sordum. Biz bu şirkette sadece çalışıyor muyuz, yoksa bu yapının bir parçası mıyız?

Bu sorgulama beni kurumsal iletişimin özüne götürdü. Çünkü kurumsal iletişim, sadece itibarı yönetmek, kurumsal duyurular paylaşmak, bir etkinlik düzenlemek ya da sosyal medya yönetimi yapmak değildir. Aslında tam da bu "kopukluk" hissine köprüler kurmaktır.

Bir şirketin içinde yüzlerce hatta binlerce farklı hayat, düşünce, duygu ve hedef bir araya gelir. Herkesin mesaisi ayrı, temposu farklıdır. Kurumsal iletişim işte tam burada devreye girer. Şirketin kalp atışlarını düzenler, farklı bölümler arasında bağ kurar, Önce İnsan perspektifiyle ortak bir dil ve değer yaratır.

             

Bir etkinlik düzenlediğimizde sadece bir program akışı sunmuyoruz, aynı zamanda insanlara “birlikteyiz” mesajı veriyoruz. Bir iç iletişim duyurusu hazırladığımızda yalnızca bilgi paylaşmıyoruz, "Seni önemsiyoruz" diyoruz. Bir çalışan videosu yayınladığımızda aslında onların sesi oluyoruz. Kurumsal iletişim sayesinde, şirketin her bireyi kendini bir bütünün parçası olarak hissedebiliyor. Bu da aidiyetin temel taşı oluyor.

Aidiyet bazen bir teşekkürle, bazen bir doğum günü kutlamasıyla, bazen bir başarıyı alkışlamakla beslenir. Bu küçük gibi görünen dokunuşlar, bir çalışanın gözünde çok büyük anlamlar taşır. Çünkü herkes, görüldüğünü ve değer verildiğini hissetmek ister.

Bizler kurumsal iletişimciler olarak bazen görünmeyen köprüler kurarız. Bu köprülerden geçen sadece bilgi değil, aynı zamanda güven, motivasyon ve bağlılıktır. Ve bu bağlılık, kriz anlarında ayakta kalan şirketlerin arkasındaki en büyük güçtür.

Kurumsal İletişimciler olarak bu gücü sürekli canlı tutmak için çeşitli mecralar ve araçlar ararız. Son dönemde gündemimizde olan konu ise yalnızca profesyonellerin değil, aslında herkesin de haberdar olduğu yapay zeka. İlk başta bizler de kendisine biraz mesafeli yaklaştık. “Yerimizi mi alacak?” kaygıları çok normaldi. Ama zamanla gördük ki bu yeni teknoloji bir rakip değil, aksine bizlere bir destekçi olabilir.

Örneğin bir duyuru yazarken, duygularımızı en iyi anlatan cümleleri bulmakta zorlandığımızda, yapay zeka bize öneriler sunabiliyor. Bir afiş tasarlarken ilk taslağı saniyeler içinde hazırlayabiliyor. Sosyal medya içeriklerini planlarken artık daha etkili ve dikkat çekici başlıklar oluşturabiliyoruz.

En güzeli de şu; yapay zekayı doğru sorularla yönlendirdiğimizde yaratıcılığımızı baskılamıyor, tam tersine özgürleştiriyor. Zamandan tasarruf ederken daha fazla insana dokunabileceğimiz içerikler üretmemize olanak tanıyor.

Kurumsal iletişimde samimiyet ve duygu çok önemli. Yapay zeka bu duyguyu veremez elbette ama duyguyu taşıyacak yolları daha iyi inşa etmemize yardım edebilir. Ve biz de bu teknolojiyi bir araç olarak kullanarak daha pozitif, daha kapsayıcı, daha etkili bir iletişim dili kurabiliriz.

Önce İnsan web sitemiz içinde başlattığımız blog serisi de aslında bu dönüşümün bir parçası. Bu yazı belki birkaç dakikalık bir okuma süresine sahip ama umuyorum ki birkaç kalpte yeni düşüncelerin kıvılcımını yakar.

Kurumsal iletişim yalnızca bir departman değil, bir kültürdür. Aidiyet bir yönetim stratejisi değil, bir duygudur. Yapay zeka bir son değil, başlangıçtır.

Ve tüm bunlar, bir kahve molasında sorduğumuz sade ama etkileyici bir soruyla başlar.

Her çalışanın bu şirketle kurduğu bağ farklıdır. Kimimiz ilk iş gününün heyecanını, kimimiz yıllar içinde oluşan dostlukları, kimimiz ise birlikte ürettiğimiz projelerin gururunu taşırız. Bu yazı, kurumsal iletişimin içimizdeki bu ortak duyguyu nasıl büyüttüğünü anlatma çabasıydı.

Şimdi sözü size bırakmak isterim,
Siz bu şirketin bir parçası olmayı en çok ne zaman hissettiniz?
Belki bir teşekkür mailinde, belki bir etkinlikte, belki bir sohbetin içinde…

Yorumlarınızı ve hikâyelerinizi bizimle paylaşın. Çünkü gerçek iletişim, birlikte yazıldığında anlam kazanır.

Gizem İSKEÇELİ OK
Yeşim Grup Kurumsal İletişim Şefi